reklam1

reklam1

8 Ağustos 2011 Pazartesi

Kırmızı hap mı, mavi hap mı seçim senin...

Yıllarca Klasik fiziğin gereği atomun merkezinde bir çekirdek, çekirdeğin etrafında dolanan elektronlar olduğunu söylediler. Bohr Atom modeline göre (1913) elektronların çekirdek etrafında ivmeli bir hareketle çekirdeğe düşmeden, çekirdekten sabit uzaklıkta bir kabukta hareket ettiklerini öğrendik. Bütün elektroniğin temelini bu model üzerine oturttuk. Sonra ne oldu?. Birisi çıktı dedi ki (Heisenberg);
"Bir taneciğin nerede olduğu kesin olarak biliniyorsa, aynı anda taneciğin nereden geldiği veya nereye gittiğini kesin olarak bilemeyiz. Benzer şekilde, taneciğin nasıl hareket ettiğini biliyorsak onun yerini kesin olarak bilemeyiz."
Evet doğruydu. Çekirdeğin etrafındaki bir elektronu görmek için bir gözlem aleti gerekliydi. En basitinden bir elektron mikroskobu. Ancak elektron mikroskobu ile görüntüleyebilmek için maddeye ışık vermek gerekli. Karanlıkta elektron mikroskobu ile gözlemleyemeyiz. Işık ise belirli enerjileri olan fotonlardan oluşur. Bu fotonlar enerjilerini elektronlara aktarır ve enerjilenen elektronların daha dış yörüngelere taşınmasına, hızlarının artmasına, yönlerinin değişmesine neden olabilir. Elektron mikroskobunun yerine ne kullanırsak kullanalım elektrona enerji vermeden onun herhangi bir andaki yeri ve hızını gözlemlemek mümkün değil. Daha sonra ne oldu; Borglie,Heisenberg ve Schrodinger çıktı dedi ki; (Modern atom modeli) "Heisenberg'in belirsizlik ilke kuramına göre elektrona bakmadan onun uzaydaki yerini yaklaşık olarak hesap edebiliriz. Bu yeni model atomun yapısı ve davranışlarını diğer atom modellerine göre daha iyi açıklamaktadır."
Gittimi herşey çöpe. Yok hayır gitmedi. Bohr atom modeli'ne göre elektroniğin temellerini ve kuramlarını, bir sıkıntıya düşmeden, eksik birşey bırakmadan anlatabiliriz.
Buna en hafif deyimle aldatmaca denir.
Kırmızı hapı yutup tavşan deliğinin ne kadar derin olduğunu görenler, mavi hapı yutturmaya çalışıyorlar.
Hayır. Klasik Fizik kitaplarını kabul etmiyoruz. Modern fizik öğreniyoruz.















Morfeus : Hoş geldin Neo. Tahmin edebileceğin gibi ben Morpheus’um.
Neo : Seninle tanışmak bir onur.
M : Hayır. O şeref bana ait. Lütfen. Gel, otur. Eminim şu anda kendini tavşan deliğinden düşen Alice gibi hissediyorsundur.
N : Öyle denilebilir.
M : Gözlerinden belli. Sende gördüklerini kabullenen birinin gözleri var uyanmayı beklediğin için tuhaf ama bunlar gerçekten pek uzak değil. Kadere inanır mısın Neo?
N : Hayır.
M : Neden?
N : Hayatımı kontrol edemiyor olma düşüncesini sevmem.
M : Ne demek istediğini çok iyi anlıyorum. Neden burada olduğunu anlatayım. Bir şey bildiğin için buradasın. Bildiğini açıklayamıyorsun. Ama hissediyorsun. Hayatın boyunca hissettin. Dünyada ters giden bir şeyler var. Ne olduğunu bilmiyorsun ama orada. Beyninde kıymık gibi seni çıldırtan bir şey. Seni bana getiren şey bu duyguydu. Neden söz ettiğimi biliyor musun?
N : Matrix mi?
M : Ne olduğunu öğrenmek ister misin? Matrix her yerde. Etrafımızda. Şu anda, bu odada. Pencereden dışarı baktığında görürsün ya da televizyonu açtığında işe gittiğinde hissedersin ya da kiliseye. Vergi öderken. Gerçeği görmemen için dünya, bir perde gibi önüne çekilmiş sanki.
N : Ne gerçeği?
M : Köle olduğun gerçeği. Herkes gibi bir kalıba doğdun. Tadını alamadığın, dokunamadığın, koklayamadığın bir hapse, aklın için bir hapis ne yazık ki, kimseye Matrix’in ne olduğu anlatılamaz. Kendin görmelisin. Bu, son fırsatın. Buradan sonra dönüş yok. Mavi hapı alırsan hikaye biter yatağında uyanır ve istediğin şeye inanırsın. Kırmızı hapı alırsan Mucize Ülkesi’nde kalırsın ve sana tavşan deliğinin ne kadar derin olduğunu gösteririm. Unutma sana gerçeği öneriyorum. O kadar.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

reklam4

reklam4