reklam1

reklam1

20 Ocak 2012 Cuma

YAĞMUR

Koşar adımlarla yolun karşısına geçti. Sağanak yağmur yanaklarından süzülüyor, çenesinden yere doğru akıyordu. Kabanı öyle su çekmişti ki, sırtında ağır bir yük varmış gibi sürükleniyor, kamburu hepten ortaya çıkıyordu. Adımlarını hızlı hızlı atıyor, başını hiç önünden kaldırmadan hep adımlarına bakıyordu. Onun bu duruşu sanki birşeye kararını vermiş ve hemen uygulamak için sabırsızlıkla gideceği yere varmaya çalışan, birisiyle gözgöze gelmemeye çalışan, gelirse kararını değiştirmekten korkan, kararlı ama emin olmayan adımlardı. Köşeye geldiğinde durdu. Başını hafifçe kaldırdı. Kaşlarının altından fafifçe yolun karşısına doğru baktı. Tam karşıda ara sokak, iki sokak lambasının arasında simsiyah karanlıkta kalıyordu. Önündeki su birikintisine aldırmadan içine daldı ve yolu çapraz olarak en kısa mesafeden geçti. Soğuktan ve ayakkabısının içine dolan sudan ayak parmaklarını artık hissetmiyordu. Hızla karanlık sokağa daldı ve kestirme yoldan arka caddeye geçti. Caddede hızla yürümesine devam ederken küçük dükkanların önündeki havalandırmalardan gelen sıcak hava yüzünü bir an için ısıtıyor, biraz yürüdükten sonra yine buz kesiyordu. Caddenin ortasına kadar yürüdükten sonra iki apartman arasında kalan kuytu ve karanlık boşluğa daldı. Tam karşısında duran pastanenin camından içeriye, karşı duvardaki kocaman duvar saatine baktı. Yine tam zamanında gelmişti. Bir iki dakika sonra nefes alışları normale dönmüştü. Kışın bu saatte cadde çok sakindi. Karşı camdan beliren siluete baktı. İşte geliyordu. Sokak aydınlatmasının parlattığı topuklu ayakkabılarından gri paltosundan ve siyah şemsiyesinden tanımıştı. Biraz daha geriye doğru adımını attı ve görünmemek için sırtını iyice duvara yasladı. Önünden hızla geçerken nefesini tuttu. Biraz bekleyip hemen caddeye fırladı ve beş on metre arkadan başını önünden kaldırmadan takip etmeye başladı. Caddenin sonundaki apartmanın önüne geldiklerinde, ilk tanıştıkları yerde durdu. Başını hafifçe kaldırdı. Kadın apartman kapısını açtı ve bir iki saniye içeriye girmeden bekledi. Sonra her zamanki gibi göz ucuyla arkasına doğru baktı. Çok kısa süre göz göze geldiler. Yaklaşık dört aydır birbirlerini tanıyorlardı. Bu güne kadar hiç konuşmamışlardı. İkiside ses tonlarını hiç bilmiyordu. Ancak ikiside birbirinin bakışlarını öğrenmişti. Kadın kısa süren bakışmadan sonra hafifçe eğildi ve kapının altındaki demir çubuğun başını dışarıya doğru çevirdi. Böyle yapınca kapı otomatiği kapıyı çekiyor fakat kapı kapanmıyordu. Kapının ardında kayboluncaya kadar bekledi. Tedirgin adımlarla kapıya yaklaştı. Kapının önünde biraz bekledi. Cadde hala boştu. İçeriden kimsenin çıkmadığına emin olunca kapıyı araladı ve küçük aralıktan kendisini içeriye attı. Hafifçe eğildi. Büyük bir özenle ve sessizce demir çubuğu eski haline getirdi ve hızla merdivenin arkasındaki karanlığa yürüdü. Ardından kapı sessizce kapandı. Artık dışarıdan açılması imkansızdı. Gri paltolu kadın, apartman kapısının sesini bekler kapının kapandığından emin olduktan sonra dairesine girer ve kapısını kilitlerdi. Çok yavaş hareket ediyordu. Kadının kapısını kilitlediğini duydu. Apartmanın içindeki sıcaklık paltoya vurdukça üzerinden buhar çıkmaya başlamıştı. Paltoyu çıkardı ve kaloriferin önüne serdi. Yavaşça üzerine oturdu ve sırtını kalorifere dayadı. Soğuk artık geçmişti ve bir iki saat içinde kuruyacaktı. Onu dört aydır hiç kimse görememişti apartman içinde. Sabaha kadar hiç yerinden kalkmıyor nefes alırken bile dikkat ediyordu yakalanmamak için. Sabah en erken, beşten önce de terk etmesi gerekiyordu yerini. Çok geçmeden, bütün kasları gevşedi, gözleri ağırlaştı. Yavaşça olduğu yere kıvrıldı ve derin bir uykuya daldı...
1 Ocak 2012 Pazar
Mustafa Şakar.

2 yorum :

  1. aman edebiyata girme dostum, opencv, tesla yazıları yaz sen. sen sen ol sakın bu edebiyata, boşluğa özenme.

    YanıtlaSil
  2. Arada bir ruhuda beslemek lazım.

    YanıtlaSil

reklam4

reklam4